ŞİİRDE AHENGİ SAĞLAYAN UNSURLAR
1- Kafiye ve Redif
2- Aliterasyon
3- Asonans
4- Sözcük ve dize tekrarları
5- Ölçü
6- Duraklar
1- KAFİYE VE REDİF VE KÂFİYE DÜZENLERİ
Kâfiye ve redif, şiirde ahengi sağlayan en önemli etkenlerden biridir. Çünkü bir şiirde tekrar edilen sözler veya sesler ahenk sağlar. Zaten şiir gibi türlerin insanlar tarafından sevilerek okunmasının nedenlerinden birisi de kulağa hoş gelmesidir. Bunu da sağlayanların başında kâfiye ve redif gelir.
Kâfiye: Dize sonlarında genelde kelimelerin kökünde veya farklı görevlerde kullanılmış ekler arasında olan benzerliğe kâfiye denir.
Bir dörtlükte veya beyitte kâfiyeyi doğru olarak bulabilmek için dize sonlarında benzer seslerden oluşan son sözcük alınır. Son sözcükler aynen tekrar ederse kendinden önceki sözcükle beraber alınır. (Bu durumda tekrar edilen sözcükler aynı anlamda kullanılırsa zaten sözcük halinde olan redif olmuş olur.) Sözcüklerin önce kökleri incelenir. Eğer köklerde ortak ses varsa bu sesler kâfiye demektir. Eğer ortak sesler yoksa bu defa kâfiyeyi eklerde aramak gerekir. Şunu da unutmamak gerekir ki bir kelimenin kökündeki ses ile diğer kelimenin eki arasında da kâfiye olabilir.
Bir dörtlükte önce mutlaka kâfiye bulunmalıdır. Önce redif bulunursa kâfiye bulmada yanlışlık olabilir. Zaten bir şiirde kâfiye yoksa redif de aranmamalıdır.
Örnek:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Bu dörtlüğü inceleyelim.
Mısraların sonundaki kelimeleri almalıyız.
-yaşarım
-şaşarım
-aşarım
-taşarım
yaş+a-r-ım
şaş-ar-ım
aş-ar-ım
taş-ar-ım
Burada kelimelerin köklerine baktığımız zaman yaş+ isim kökü, diğerleri de fiil köküdür. "Yaş" ismine gelen "a" isimden fiil yapan ek olarak kullanılmıştır. "r" geniş zaman eki, "ım" ise 1. teklik şahıs ekidir. Diğer sözcüklerde ise geniş zaman eki olarak "ar" kullanıldığından buradaki "ar"ların görevleri aynı değildir. Bundan dolayı "aşar"lara kafiye "ım"lara da redif demek durumundayız. Burada "r"leri geniş zaman eki olarak değerlendirip "a"ları da yardımcı ünlü olarak da düşünenler vardır. Ancak Muharrem Ergin'in "Türk Dili" kitabında geniş zaman eki olarak "r", "ar" ve "er" olarak verilir. Buna bakıldığında ise "ar"ları da bölmek mümkün olamayacağından "aşar"ları kafiye olarak almak gerekir.
a-Yarım Kâfiye: Dize sonlarında tek ses benzerliğinden oluşan kâfiyeye yarım kâfiye denir.
Örnek:
Benim çektiğimi kim çeker
Gözlerinden kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağların seliyim şimdi
Bu örnekte kelime köklerine bakıldığında
çek-
dök-
ek-
seslerinde benzer sesler bulunmaktadır. Bu benzer sesler birer tane olduğundan yarım kâfiye olur. "Er"lerin hepsi geniş zaman eki olarak kullanıldığından rediftir.
Kafiye düzeni ise: a,a,a, (düz kâfiye)
b- Tam Kâfiye: Dize sonlarında iki ses benzerliğinden oluşan kâfiyeye tam kâfiye denir.
Örnek:
Benim gönlüm bir kelebek
Dolaşıyor çiçek çiçek
Tükenecek ömrü böyle
Çırpınarak, titreyerek
Orhan Seyfi Orhon
Yukarıdaki dörtlüğün dize sonlarına baktığımızda sadece "ek" seslerinin benzer olduğunu görüyoruz. Bunlara tam kâfiye denir. Kaldı ki "kelebek" ve "çiçek" kelimeleri kök halindedir. Burada redif olamayacağından işimiz daha da kolay olur.
Örnek:
Hânedan kişiler hep yoksul olmuş
Düşman kapısında bağlı kul olmuş
O nazlı gelinler şimdi dul olmuş
Cemiyet dağılmış, canan kalmamış
Rıza Tevfik Bölükbaşı
Bu örneğe bakıldığında ise "olmuş" sözcükleri üç dizenin sonunda tekrar edilmiş. Bu sözcükler tekrar edildiğinden bir önceki sözcüğü de incelemeye almamız gerekir.
- yoksul olmuş
- kul olmuş
- dul olmuş
- kalmamış
Şimdi yoksul, kul ve dul kelimelerinin köklerine bakacağız. Bu kelimelerin hepsi kök halinde olduğundan benzer olan seslere kâfiye diyeceğiz. Bu durumda "ul"lara tam kâfiye demek durumundayız. "Olmuş" da sürekli tekrar edildiğinden, anlam ve görevleri de aynı olduğundan sözcük halinde olan bir rediftir.
c- Zengin Kâfiye: Dize sonlarında ikinden fazla ses benzerliğinden oluşan kâfiyeye de zengin kâfiye denir.
Örnek:
Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Dost ilinden avareyim
Gel gör beni aşk neyledi
Yunus Emre
Bu dörtlük de şöyle incelenir: Önce dize sonlarındaki kelimler alınır.
- bîçâreyim
- yâreyim
- âvâreyim
- neyledi
Bu kelimelerin köküne bakacağız.
- bîçâre
- yâre
- âvâre
Kelimelerin köklerindeki benzer sesler var: "âre"ler zengin kafiye olur. "y" kaynaştırma, "im" ise birinci iyelik eki olduğundan "yim"ler de redif olur.
"Gel gör beni aşk neyledi" dize de bu şiirde nakarattır. Onun için incelemeye gerek yoktur.
d- Tunç Kâfiye: Dize sonlarında bir sözcüğün seslerinin başka bir dizedeki sözcüğün içinde tekrar ederse tunç kâfiye olur. Ancak tunç kâfiye olabilmesi için en az üç sesin olması gerekir. Çünkü tunç kâfiye bir zengin kâfiye çeşididir.
Örnek:
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Mehmet Âkif Ersoy
"Var" tunç kâfiyedir. Çünkü "var" kelimesini oluşturan seslerin hepsi "duvar" kelimesinin içinde var. Bunlara zengin kâfiye de denilebilir. Çünkü tunç kafiye aynı zamanda bir zengin kafiye çeşidir.
Örnek:
Her şey akar, su tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Necip Fazıl Kısakürek
"Kir" tunç kâfiyedir. Çünkü "Kir" kelimesini oluşturan seslerin hepsi "fikir" kelimesinin içinde var. Bunlara zengin kâfiye de denilebilir. Çünkü tunç kafiye aynı zamanda bir zengin kafiye çeşidir.
Örnek:
Durgunlaşıp engin, silinirken k ı r ı ş ı k l a r,
Oklar gibi fışkırmada her yandan ı ş ı k l a r…
"ışıklar" tunç kâfiyedir. Çünkü "ışıklar" kelimesini oluşturan seslerin hepsi "kırışıklar" kelimesinin içinde var.
Not: "Işık"lara zengin kafiye, "lar" da redif denilebilir.
e- Cinaslı Kâfiye: Sesteş sözcüklerle ve ortak kök olan sözcüklerle yapılan kâfiye cinaslı kâfiye denir.
Örnek:
Niçin kondun a bülbül
Kapımdaki asmaya
Ben yarimden vazgeçmem
Götürseler asmaya
"Asmaya" kelimeleri yazımları aynı anlamları farklı olduğu için cinas olur. Cinas olan sözcükler de cinaslı kafiye olur.
Örnek:
Kendin çöz kendin tara
Değmesin el başına
Ben yarime kavuştum
Darısı el başına
"El başına" kelimeleri yazımları aynı anlamları farklı olduğu için cinas olur. Cinas olan sözcükler de cinalı kafiye olur.
REDİF
Kâfiyeden sonra gelen yazımı, anlamı, görevi aynı olan ek veya sözcüklere redif denir. Redif bazen ekler de olur, bazen de sözcüklerde olur. Bazen de hem ekte hem de sözcükte olur.
Redif ile ilgili yukarıda birkaç örnek var. Şimdi bir tane de burada inceleyelim:
Örnek:
Zannetme ki şöyle böyle bir söz
Gel sen dahi söyle böyle bir söz
Yukarıdaki beyitte "böyle bir söz" kelimeleri redif, ondan önceki "öyle" sesleri ise zengin kafiyedir.
Örnek:
Kimsesiz hiç kimse yok, var herkesin bir kimsesi
Kimsesiz kaldım meded, ey kimsesizler kimsesi
Not: Rediflerde önemli olan yazımı ve görevinin aynı olmasıdır. Ancak kalın ünlü ile ince ünlüler bu konuda dikkate alınmaz. Yani öğrenilen geçmiş zaman eki olarak kullanılan "mış" ile "miş" redif olarak kullanılır. Buradaki gibi ünlü değişiklikleri dikkate alınmaz.
Kâfiye Düzeni Ve Çeşitleri
Bir şiirin kafiye düzeni kafiyesi dikkate alınarak yapılır. Kafiyesi aynı olan dizeler aynı harfle isimlendirilirler. İsimlendirme sonunda ise kâfiyenin düzenine bakarak isimlendirilir.
Kafiye Düzeni Çeşitleri Şunlardır:
1.Düz Kafiye Düzeni
2.Çapraz Kafiye Düzeni
3.Mani Tazı Kafiye Düzeni
4. Sarmal Kâfiye Düzeni
1-Düz Kafiye Düzeni: Kâfiye şeması
a
a
a
b
şeklinde olan şemalardır. Burada da görüldüğü gibi 1. dize ile 2. dizenin; 3. dize aynı kafiyedir. 4. dizenin kafiyesi farklı olabilir.
veya
a
a
a
a
Burada olduğu gibi bir dörtlükte bütün dizelerin kâfiye aynı olabilir.
a-- Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
a-- Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
a-- O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
a-- O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Örnek:
Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yâreyim
Dost ilinden avareyim
Gel gör beni aşk neyledi
Yunus Emre
2-Çapraz Kâfiye Düzeni: Kâfiye şeması
a
b
a
b
şeklinde olan şemalardır. Burada da görüldüğü gibi 1. dize ile 3. dizenin; 2. dize ile de 4. dizenin kafiyesi aynıdır. Bundan dolayı buna çapraz kafiye denir.
3-Mani Tarzı Kâfiye Düzeni: Bu kâfiye düzeni mânininkine benzediğinden bu isimle anılmıştır. Maniler a,a,x,a şeklindeki kafiye şemasına sahiptir. Mani tarzı kâfiye de şu şekildedir:
a
a
b
a
şeklinde olan şemalardır. Burada da görüldüğü gibi 1. dizenin 3. dizenin ve 4. dizenin kafiye aynı; 4. dizenin kafiyesi ise farklıdır.
4-Sarmal Kâfiye Düzeni: Kâfiye şeması
a
b
b
a
şeklinde olan şemalardır. Burada da görüldüğü gibi 1. dize ile 4. dizenin; 2. dize ile de 3. dizenin kafiyesi aynıdır. Bundan dolayı buna sarmal kafiye denir.
Örnek:
a-- Niçin kondun a bülbül
b-- Kapımdaki asmaya
a-- Ben yarimden vazgeçmem
b—Götürseler asmaya
2- ALİTERASYON: Bir şiirde ahengi sağlamak için bazı ünsüz harflerin sık sık tekrar edilmesidir.
Örnek:
Eylülde melûl oldu gönül soldu da lâle
Bir kâküle meyletti gönül geldi bu hâle"
Bu beyitte “l” sesleri sık sık tekrar edildiğinden ahenk oluşturmuştur.
3- ASONANS: Bir şiirde ahengi sağlamak için bazı ünlü harflerin sık sık tekrar edilmesidir.
Örnek:
“Anlattı uzun uzun
Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun”
Bu dizelerde “u” seslerinin tekrarı ile bir ahenk sağlanmış ve asonans yapılmıştır.
4- SÖZCÜK VE DİZE TEKRARLARI
Şiirlerde tekrar edilen sözcük ve dizeler de ahenk sağlayan önemli etkendir. Şiirlerdeki nakaratlar bir ahenk unsurudur.
KOŞMA
Sallanısallanı/gelen sevgilim
Söyle kömür gözlüm/kimin yârisin
Kız senin derdinle/derbeder oldum
Söyle ince bellim/kimin yârisin
Tuba kazı gibi/göğsü nakışlım
Koynu içi misk ü/amber kokuşlum
Melâik sıfatlım/melûl bakışlım
Söyle ince bellim/kimin yârisin
…
EMRAH
5- ÖLÇÜ: Şiirde, manzum yazıda ahengi sağlamak için ölçüye başvurulur. “Aruz ölçüsü” ve “Hece ölçüsü” olmak üzere iki çeşit ölçü vardır. Bir de “serbest tarz”da yazılan ölçüsüz şiirler vardır.
a- Hece Ölçüsü: Her dizedeki hece sayısının eşitliğine dayanan ölçüye “hece ölçüsü” denir. Halk edebiyatında kullanılan bir ölçü çeşididir. Edebiyatımızda en fazla kullanılan hece ölçüsü 7’li, 8’li ve 11’lidir.
KOŞMA
Sallanısallanı/gelen sevgilim
Söyle kömür gözlüm/kimin yârisin
Kız senin derdinle/derbeder oldum
Söyle ince bellim/kimin yârisin
Tuba kazı gibi/göğsü nakışlım
Koynu içi misk ü/amber kokuşlum
Melâik sıfatlım/melûl bakışlım
Söyle ince bellim/kimin yârisin
Kapında yayılır/koyunla kuzu
Yerin çiçeğisin/göğün yıldızı
Emrah bir gedadır/sen beyin kızı
Söyle sırma tellim/kimin yârisin
EMRAH
b- Aruz Ölçüsü: Şiirlerdeki dizelerin, hecelerin uzunluk ve kısalık durumlarına göre hazırlanmış aruz kalıplarına, ses ahengi bakımından uymasını esas alan ölçüye “aruz ölçüsü (vezni)” denir. Divan edebiyatında kullanılan bir ölçü çeşididir.
Açılmaz ne bir yüz ne bir pencere
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere
. - – / . - - / . - – / . -
fa’ûlün / fa’ûlün / fa’ûlün / fa’ül
c- Serbest Ölçü: Dizelerinin oluşturulmasında herhangi bir ölçü birimi kullanılmayan şiirlerdir. Edebiyatımızda Cumhuriyet döneminden sonra kullanılmaya başlanmıştır.
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma,ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel;
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün.
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum,
Anlatamıyorum.
ORHAN VELİ KANIK
7- DURAK
Şiirlerde ahenk sağlayan unsurlardan birisi de duraklardır. Şiirlerdeki duraklar hece ölçüsünde farklı, aruz ölçüsünde farklı, serbest şiirde ise farklı olur. Aruz ölçüsü ile hece ölçüsünde bunun bir kuralı vardır. Serbest şiirde ise şiirin anlamlı ve etkili okunuşuna göre durak belirlenir. Aruz ölçüsünde duraklara takti denir.
Hece ölçüsünde duraklar hece sayısına göre değişir.
7 heceli şiirlerde => 4+3
8 heceli şiirlerde => 4+4 veya 5+3
11 heceli şiirler => 6+5 veya 4+4+3
Örnek -1:
Kar yağıyor / inceden (4+3)
Gül açılır / goncadan (4+3)
Ben yâri / kıskanırım (3+4)
Yerdeki / karıncadan (3+4)
Örnek -2:
Hazan ile geçti / gülşen ü bostan (6+5)
Eyler dertli bülbül / zar garip garip (6+5)
Haraba yüz tuttu / bezm-i gül-istan (6+5)
Ağla şimdengerü / var garip garip (6+5)
|